top of page
web site banner.jpg

Vaazlar

Oruç Devresi 3. Pazar (B yılı)

  1. Okuma Çık 20,1-17 Mezmur 18  2.Okuma 1 Kor 1,22-25  İncil Yh 2,13-25

Sevgili kardeşlerim;

Aziz Pavlus’un mektuplarını yazdığı dönemde İbrani dünyası ile diğer milletler arasında derin bir bölünme vardır. Bu bölünme Allah’ı değişik şekilde tanımadan meydana geliyordu. İbraniler tek bir Allah’ın var olduğundan emin olup, O’na iman ediyorlardı, diğerleri ise emin olmamalarından dolayı, tanımadıkları bir çok ilahlardan korkuyorlardı. İbraniler, Mısır’dan çıkışlarından beri atalarının yanlarında koruyucu olan bir Allah’ı tecrübe ettiler: Kendini atalarının müttefiki yaptığı bu Allah’ın her şeye kadir olmasından övünüp O’nun olağan üstü şeylerle ve mucizelerle Kendisini hala göstermesinden emin oluyorlardı.

Diğerleri, yani putperestler ise sadece, değişik ilahlarla kişiselleştirdikleri kendi fikirlerine ve duygularına yer veren kendi akıl yürütmelerinden emin idiler.

Bu sebepten birinciler kendi Allah’larından mucizeler bekliyorlardı, diğerleri ise kendi fikirlerine uyarladıkları felsefi düşüncelerle kendilerini avutuyorlardı.

Aziz Pavlus daha önceleri İbrani veya putperest olmuş olan ve şimdi birbirlerinin yanlarında yaşayan Hristiyanlara şöyle diyor: “Bizler çarmıha gerilmiş olan Mesih’i ilan ediyoruz”. Kör, akılsız, düşünmeye kabiliyetsiz veya günahkar olarak gözükmemiz önemli değildir. Allah’ın hikmeti insanların yüreklerinde yer açacaktır: Gerçekten Allah İsa’nın haçtayken yaşadığı sevgiyle büyüklüğünü ve şanını bize gösterip bizleri bağışladı.

İsa Yeruşalim tapınağına girdiğinde de haçı düşünüyordu. İnsanların arasındaki Allah’ın mevcudiyetinin yeri ve O’nunla buluşma yeri olan gerçek tapınağın Kendisi olduğunu biliyordu: Tapınak olarak kullanılan yerin ticaret ve kar amaçlı kullanılmasına üzülüyordu. Tapınak, yürekleri zenginlik ve paraya bağlılıktan kurtaran tapınma duası ile Kendisinin gelişine hazırlayan işaret olmalıydı. Tersine tam da zenginliğe ve paraya belirgin bağlılığın olduğu yere dönüştürülmüştü. İsa’nın kızgınlığını çok iyi anlıyoruz ve ona katılıyoruz. Aynı kızgınlığı, paraya bağlı olduğumuzun farkına vardığımızda da hissetmemiz gerekir. Bizler Allah’a benzer, hatta evlatları olmak için yaratıldık, ama O’nun öğretilerine itaatsizlik yaparak yaşamımızı sakatlıyoruz. Kendimizi Allah’ın evladı olarak sayıyoruz, ama eğer biri davranış, konuşma ve düşünme tarzımızdan dolayı Baba’yı tanımak isteseydi, Baba’yı bir patron veya bir spekülatör gibi hayal etmeye mecbur olacaktı.

İlk okuma bize Allah’ın on tavsiyesini veya emirlerini hatırlatmaktadır: On emir! Onlara itaat edersek kişisel, ailevi ve sosyal yaşamımız, bizi Baba’dan ve insanlardan uzaklaştıran sapmalardan korunacaktır.

Allah’ın bize emrettiğine, daha iyisi O’nun tavsiye ettiğine göre yaşasak ne kadar çok acılar önlenebilirdi! O; iyiliğimiz için, sosyal çevremizin dengesini bozan sıkıntıları önlemek için On Söz'ünü vermektedir. altıncı emrine, yani “Zina etme” kuralına uyulsaydı kaç sıkıntı önlenebileceğini bir düşünelim: Kaç evlat ebeveynlerinin karşılıklı sevgisi ve güvenli mevcudiyetine sahip olacaktı, kaç aile hala birlik içinde olacaktı, kaç kişi, kendi eşinin birkaç kusuruna sabretmesine rağmen, huzurlu olacaktı, kaç çocuk ve genç, ebeveynlerini ayrılık ya da anlaşmazlık içinde görmeden sevinçli olacaktı!

“Hırsızlık yapma” emrine itaat edilseydi, hepimiz daha mutlu yaşayacaktık, her yere kilit takmayacak, her şeyi, hatta yüreğimizi saklama ihtiyacını hissetmeyecektik!

Haça gerilmiş Mesih’i müjdeleyelim! Nasıl? İsa’nın haçının yükünü taşımaya olan çağrısını kabul ederek, çünkü o yük bugün işlediğimiz günahlardan da gelir!

www.cinquepani.it

bottom of page